Ana içeriğe atla

"Hizmetçiler" Dünyayı kurtarabilir mi?



Ünlü Fransız yazar Jean Genet'nin kaleme aldığı Hizmetçiler (Les Bonnes) isimli oyun, 20. yüzyıl tiyatro ve sinema tarihine damga vurmuş bir eser.

Genet,  Fransa'nın Le Mans kentinde 1933 yılında yaşanan ve  büyük yankı yaratan Papin Kardeşler cinayetinden esinlenerek yazmış bu oyunu.

Oyunun konusu

Büyük ve zengin bir konakta hizmetçilik yapan Claire ve Solange, günbegün kendilerini daha fazla ezen, hiçleştiren bu hayattan kurtulabilmek için bir plan yaparlar. Özellikle Claire'e sarkıntılık yapan patronları, hırsızlık ve kaçakçılıktan zengin olmuş biridir. İki kız kardeş, bir ihbar mektubu vasıtasıyla "beyefendi"nin tutuklanmasını sağlarlar. Bir sonraki ve büyük hedef ise "hanımefendi"yi öldürüp kaçmaktır.



Hanımefendi ise sanıldığının aksine Claire ve Solange'a çok kibar davranır. Oldukça iyi bir insan olduğu düşünülebilir. Ancak oyunun broşürünün hemen başında da yazdığı gibi "İyilikte bir şey yok, güzel ve zengin olunca elbette iyi olur insan. Mesele adil olmakta. Ama bu adaletsizlikte hizmetçi ol da iyi ol bakalım! ” alıntısı geliyor insanın aklına. Oyun, Claire ve Solange'ın "hanımefendi" evde yokken yaptıkları cinayet provaları, burada içine girdikleri ve zaman zaman çıkmakta zorlandıkları düşsel dünya içinde ilerliyor. Yazar Jean Genet, sınıf çatışmaları ve ezen ezilen ilişkisi üzerine derinlikli düşüncelerini hizmetçi kardeşlerin ağzından aktarıyor. Onların sıkışmışlığını, berbat yaşamlarını değiştirme çabalarını, akıllarını yitirmenin eşiğine nasıl geldiklerini sokaklarda, ıslah evlerinde, türlü işyerlerinde edindiği deneyimin ışığında gayet açık bir şekilde okuyucuya ve seyirciye sunuyor.


 Dekor, kostüm, oyunculuk

Bakırköy Belediye Tiyatroları'nın (BBT) Oğuz Utku Güneş'in rejisiyle yaklaşık iki yıldır sahnelediği Hizmetçiler'i Ocak ayında izleme fırsatı buldum. Metnin aslına farklı bir yorum getirmeyen dekor, kostüm ve ışık tasarımı seyirciyi kısa sürede etkisi altına alıyor. Son 15 yılda siyasi iktidarın etkisiyle iyice artan muhafazakar baskıları düşününce cesur kostüm seçimleri  takdire şayan Düşsel sahnelerde kullanılan ses ve ışık efektleri de amacına hizmet ediyor.

Hizmetçi karakterleri: Claire (Yelda Baskın), Solange (Elif Ürse) ve "hanımefendi" tipi ( Nazan Koçak) yaklaşık iki yıllık sahne deneyimini ispatlayacak şekilde, oyuncuların jest ve mimiklerine, tavırlarına yansımış. 



Solange rolündeki Elif Ürse ise performansıyla ciddi bir fark yaratıyor. Korku, tedirginlik, öfke, şehvet, kıskançlık gibi hemen hemen her duyguya eşlik eden farklı jest ve mimikleri, ses tonu ve tereddütsüz tavrıyla, karakterini ince ince işleyerek hazırladığı, zaman içinde de geliştirdiği belli oluyor. Bunun dışında, Ürse'yi Yanlışlıklar Komedyası  oyunundaki Adriana rolünde izledim. Burada Solange'dan hiçbir iz barındırmaması, işini nasıl severek yaptığını, on beş yıla yaklaşan profesyonel oyunculuk kariyerine rağmen amatör ruhunu koruduğunu gösteriyor. 

BBT, Hizmetçiler'i sahnelemeye devam ederken, sezon bitmeden izlemenizi tavsiye ederim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fareler ve İnsanlar ne vaat ediyor?

İstanbul Temaşa Tiyatrosu 2016-2017 sezonuna üç yeni oyunla girerken, hiç kuşku yok ki bunlar arasında en dikkat çeken ve merak edilen oyun  John Steinbeck'in yazdığı, Onur Atacan'ın uyarlayıp yönettiği Fareler ve İnsanlar (Of Mice and Men). İlk kez 1937'de yayımlanan kısa roman (novella), Steinbeck'in dünya çapında tanınmasını sağladı. Defalarca sinemaya uyarlanan ve ülkemizde de farklı tiyatro ekipleri tarafından sahnelenen Fareler ve İnsanlar, yazarın tiyatro versiyonuyla birlikte kaleme aldığı ilk ve tek eseri. Oyunun Konusu Fareler ve İnsanlar, ABD'de 1929'da başlayan ve dünyanın hemen yerini etkisi altına alan ekonomik kriz; Büyük Depresyon (kimi kaynaklarda Büyük Buhran olarak da adlandırılır) döneminde, Kaliforniya'da çiftlikten çiftliğe sürekli yer değiştiren göçmen tarım işçileri George ve Lennie'nin hikayesini anlatıyor. Eğitimsiz ancak zeki bir adam olan George ile iri yarı, çok güçlü ancak zihinsel engelli Lennie'nin dostluğu, ...

Genç Karl Marx ya da Avrupa'da faşizm hayaleti dolaşıyor

Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor: Faşizm hayaleti. Fransa’da, Avusturya’da, Almanya’da, Yunanistan’da ve Finlandiya, İsveç ve Norveç gibi demokrasi, eşitlik, çalışma koşullarının durumu konularında örnek gösterilen Avrupa ülkelerinde faşist ve ırkçı partiler son on yıl içinde büyük güç kazandı. Sadece bir hafta önce Norveç hükümeti, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diye adlandırılan, fakat yaptığı katliamlarla ismine hiç de uymayan kötü bir üne sahip olan örgüte destek olması için özel askeri kuvvetlerini Suriye’ye gönderdi. Genç Karl Marx (Le jeune Karl Marx- orijinal ismi Almanca değil Fransızca) filmini izledikten sonra film hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmayı planlamıştım. Marx, Engels ve Marx’ın eşi Jenny’nin Komünist Manifesto’yu yayına hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştıkları sahneyi gördükten sonra bir çağrışımlar silsilesi beni yukarıdaki paragrafı yazmaya itti. Çünkü söz konusu meşhur ifade, filmde de “komünizm hayaleti” şeklinde çevrilmiş. Komünist Manifest...

Bir kadın işçinin trajikomik hikâyesi: Kul

Yeni bir haftaya İstanbul'da güneşli bir günle başlarken herkese merhaba! Geçtiğimiz günlerde tanınmış bir yayınevinde çalışan bir arkadaşımla tiyatro, sinema, edebiyat üzerine sohbet ederken, son yıllarda öne çıkan yerli yazarları daha çok okumam gerektiğini söyledi. Seray Şahiner'i özellikle tavsiye etti. Ben de tavsiyeye uyarak fazla vakit kaybetmeden yazarın yayımlanan son romanı Kul 'u edindim. Açıkçası Seray Şahiner'i daha çok gazeteciliğiyle biliyordum. Kendisini uzun zamandır sosyal medyada takip ettiğim halde herhangi bir kitabını okumamıştım. Halihazırda başka bir roman okuduğumdan  Şahiner'in edebi kimliğiyle tanışmak için birkaç gün daha geçmesi gerekti. Nihayet  Kul 'u okumaya başladım ve yazarın çok keyifli diliyle karşılaşınca daha ilk sayfalarda heyecanım ve merakım katmerlendi. Romanın başkarakteri, hayatını apartmanların merdivenlerini silerek kazanan temizlik işçisi Mercan. Aslında bu romanda başka herhangi bir karakter yok. Yazarın ...