Yavuz Turgul’un senaryosunu yazıp yönettiği, Şener Şen’in başrolünü üstlendiği filmler Türkiye Sinemasının son otuz yılına damga vurmuştur desek kimse itiraz etmez diye düşünüyorum. Muhsin Bey isimli şaheser ile 1987’de başlayan Yavuz Turgul – Şener Şen işbirliği, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni (1990), Gölge Oyunu (1992), Eşkıya (1996), Gönül Yarası (2004), Kabadayı (2007) ve Av Mevsimi (2010) ile devam ederken, ikili, geçtiğimiz Kasım ayında karşımıza Yol Ayrımı ile çıktılar. Yol Ayrımı , geleneksel bir ailede çocukluğunu yaşayamadan büyüyen, babasının kurduğu - türlü dalaverelerle büyüttüğünü sonradan öğrendiğimiz- tekstil şirketini kapitalizmin “sürekli büyüme” yasasına uyarak, bir nevi imparatorluk haline getiren işadamı Mazhar Kozan’ın hikâyesini anlatıyor. Filmin ilk sahnelerinde Mazhar Bey’in ne kadar başarılı bir işadamı olduğunu, bu başarıya ulaşmak için şirketini çok katı kurallarla, bir tür tek adam rejimiyle yönettiğini, oğlunu ve kızını da...
Milli Mücadele günlerini, Kuvâyi Milliye direnişini, 19 Mayıs 1919’un tarihimizdeki yerini, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (O dönemki adıyla Büyük Millet Meclisi) kuruluşunun önemini ilkokul sıralarından itibaren, Kurtuluş Savaşı başlığı altında öğrenmeye başlarız. Yaşadığımız adaletsiz düzenin devamına hizmet eden resmi tarih müfredatı ve dışına çıkmayan/çıkamayan öğretmenler yüzünden lise çağına kadar yüzeysel bilgilerle, belirli günlerin tarihlerini, kongrelerin sonuçlarını ezberleyerek geliriz. Hatta birçoğumuz üniversite yılları da dâhil olmak üzere, o çok zor zamanlara dair hamasi sözler dışında farklı bir bakış açısı geliştirebilecek, neden-sonuç ilişkileriyle birlikte kapsamlı bir değerlendirme yapabilecek birikime sahip olamayız. Çünkü eğitim hayatımız boyunca sadece ezber yapıp şanlı tarihimizle övünmemiz gerektiği söylenir bize. Öğrencilerini hazır bilgi küpleri haline getirmek yerine, düşünen, sorgulayan bireyler yetiştirmeye çalışan öğretmenl...